28 Years Later İncelemesi : Hayatta Kalmanın Bedeli

28 Years Later İncelemesi : Hayatta Kalmanın Bedeli

Değerlendirme: 3.5 / 5.

28 Gün, 28 Hafta, 28 Yıl… Dehşet devam ediyor. Yirmi yılı aşkın bir süre önce, yönetmen Danny Boyle ve senarist Alex Garland, korku türünü derinden etkileyen bir filmle karşımıza çıkmıştı: 28 Days Later. Hızlı hareket eden enfekte varlıklarıyla klasik zombi anlayışına yepyeni bir soluk getiren bu film, yalnızca bir hayatta kalma hikâyesi değil, aynı zamanda karanlık bir politik alegori olarak da yankı uyandırmıştı. Şimdi, “28 Years Later” ile bu evrene geri dönüyoruz. Ancak bu yeni yapım, sadece geçmişin mirasını yaşatmakla kalmıyor; türün sınırlarını yeniden tanımlamaya hazırlanıyor. 28 Years Later İncelemesi yazısında birlikte göz atalım.

Eğer 28 Years Later’ı izleme şansınız henüz olmadıysa bu inceleme spoiler içerir. Uyarmadı demeyin!

28 Years Later (2025)
28 Years Later (2025)

28 Years Later’da Ne İzleyeceğiz?

Hep Birlikte 28 Days Later’ın 28 yıl sonrasının İngiltere’sine göz atıyoruz bu filmde. Britanya’nın kıyılarında, gelgitle kaybolup ortaya çıkan bir köprüyle ana karaya bağlanan izole bir adaya. Elektrik yok, internet yok; sadece doğayla baş başa kalan bir avuç insan. Adanın sakinleri, çiftçilik yapıyor, balık tutuyor, küçük ritüellerle hayatı anlamlandırmaya çalışıyor. İlk bakışta huzurlu gibi görünse de, kıyılarda pusuda bekleyen enfekte yaratıklar yüzünden her şey diken üstünde. Dış dünyadan kopuk bu “yeni hayat”, aslında geçmişin hayaletlerinden hiç de uzak değil. Bu dış dünyadan kopuk yaşayan adanın sakinlerinden biri olan 12 yaşındaki Spike’ın ailesine göz atıyoruz filmde. Annesi Isla, bilinmeyen bir hastalık (Doktorların ve ilaçların artık olmadığı bir evredeyiz.) geçiriyor. Babası Jamie, 12 yaşındaki oğlu Spike’a geçiş töreninde eşlik ediyor. Hassas Spike, karşılaşması gereken kana susamış yaratıklardan korkuyor, ancak maço babasını memnun etmek için tombul yer sürüngenlerinden birini alt ediyor ve olaylar bu şekilde devam ediyor.

İlk Bakış: Beklentilerin Ötesinde Bir Devam Filmi

Enfekte, virüs, salgın… Bu kelimeleri duyunca klasik zombi filmleri akla geliyor olabilir. Ama 28 Years Later, bu beklentileri hızla yerle bir ediyor. Danny Boyle ve Alex Garland imzalı bu yapım, bir devam filminden çok daha fazlası; hem tematik derinliği hem de görsel stiliyle dikkat çekiyor. Yaklaşık 20 yıl boyunca bu evrene dönülmemesi tesadüf değil — bu uzun bekleyiş, anlatının daha olgun, daha isabetli işlenmesine olanak tanımış. Bu kez sadece dehşet değil, insan doğası ve yeniden başlama umudu da perdeye yansıyor.

Aaron Taylor-Johnson ve Alfie Williams
Aaron Taylor-Johnson ve Alfie Williams

Karakter Dinamikleri: Spike ve Ailesi Üzerinden Bir Hikâye

Baş rolde 12 yaşındaki Spike var. Bu aslında şaşırtıcı bir tercih filmin içeriğini düşünürsek. 18 yaş ve üstü için önerilen bir filme çocuk bakış açısından takip ediyoruz. Beni rahatsız etmedi fakat bazıları için ‘Neden?’ sorusunu getirebilir. Spike karakterini oynayan Alfie Williams kanımca bu senenin en şaşırtan çıkışını yaptı. Uzun zamandır beyaz perdede aynı yüzleri görüp duruyordur. 28 Years Later, bu döngüye iyi bir ara olmuş. Alfie rolü izleyiciye aktarma konusunda gerçekten mükemmeldi. onu izlerken duygusal hissettiğim çok fazla sahne vardı. Genç yaşta ağır bir filme baş rol çıkışını yapmak çoğu kişinin yapabileceği bir şey değildir. Spike, baştan sona bulunduğu vahşi yaşam düzeninde hala saflığını koruyabilen hassas bir karakter olarak çıktı karşımıza.

Babası Jamie, başta güven veren bir baba figürü olarak çıkıyor karşımıza. Açıkçası en çok onun karakterinin değişimleri beni etkiledi. Oğlu gibi izleyiciyi de kendine güvendiriyor. Oğlunun bu dünyada hayatta kalması için çabalıyor düşüncesine kapılıyorsunuz fakat bir anda işler değişiyor ve onun adanın en iyisi olmak gibi bir gayesi olduğunu fark ediyorsunuz. Enfektelerde bulunan Alpha gibi o da kendi adasının Alpha karakteri olmak için böyle davranıyor. Eşi Isla’ya gelirsek biraz klişe bir karakterle karşılaşıyoruz. Bilinmeyen bir rahatsızlığı var ve kendinde değil. Klişelerle karşılaşıyoruz dediysemde etkileyici sahnelerin birkaçına onun sayesinde şahit oluyoruz. Hem Aaron Taylor Johnson (Jamie) hem Jodie Corner (Isla) bize iyi oyunculuklar sunuyorlar.

Güçlü Yanlar: Mekân, Atmosfer ve Performanslar

Görseller ve mekan aklıma direkt gelen en beğendiğim iki şey. Çekimlerin yapıldığı İngiliz adasının yeşilliği sizi güvenliymiş hissiyle dolduruyordu açıkçası. İşin ironisi de aslında burada. Bayılarak izlediğimiz o yeşillikler aslında sizi avlamayı bekleyen enfektelerle dolu. Enfekteler de gerçekten iyi verilmişti. Davranışları, hareketleri göze batan olumsuz bir yanları yoktu. Filmin çekim tarzının orijinalliği gerçekten hoşuma gitti. Önceki filmlerin tarzına benziyordu. Oyunculuklar mükemmeldi Aaron Taylor-Johnson (Jamie), Jodie Comer (Isla) ve Ralph Fiennes (Dr.Kelson) şaşırtmıyor. Performansları 28 Years Later’a, 2002 orijinalinde de ayırt edici bir faktör olan, insanlığın en karanlık distopyalarda bile dayanıklılığının bir kanıtı olan ruh dolu bir öz kazandırıyor.

Eleştirel Bakış: Virüs Mantığı ve Anlatıdaki Zayıflıklar

Bazı mantıksızlar olduğunu düşünüyorum. Virüsün yalnızca bir adada kalması verebileceğim örneklerden biri. Etrafında askeri gemilerin gezip kontrolde tutma çabası da açıkçası mantıklı gelmedi. 20 yıldır kenarda tutulan bir senaryo olduğunu düşürsek daha çok düşünülebilirdi. Bazı noktalar üstünde çok düşünülmeden geçilmiş gibiydi. Tükürük ve kan yoluyla bulaşan bir virüs için fazla rahatlardı. Isla’nın çoktan enfekte olması gerekirdi mesela. Enfekte olmanın ciddiyeti unutulmuş alışılmış bir şeye dönüşmüştü sanki. Ayrıca başlarda fazlaca maruz kaldığımız araya eklenen alakasız videolar beni rahatsız etti. Gerekli olduklarını düşünmüyorum hikayeye bir derinlik eklemektense beni o anlarda hikayeden uzaklaştırıp ‘Burada ne oluyor?’ dedirtti. Filmin devamında buna çok maruz kalmıyoruz neyse ki yoksa benim için hayal kırıklığı bir filme dönüşebilirdi.

Alfie Williams, Jodie Comer ve Ralph Fiennes
Alfie Williams, Jodie Comer ve Ralph Fiennes

Akılda Kalan Anlar: Şok Edici, Duygusal ve Absürd

Sanırım Isla’nın trenin içince doğum yapan bir enfekteye denk geldiği sahne aklımda kalan sahne oldu. Oradaki enfekte ve Isla arasında olan dayanışma el kenetleme anı beni etkisi altında bıraktı. Bu duygusal sahneye küçük bir ek final sahnesinde Jimmy Savile (Kendisi 90’lar İngiltere’sinin ikonik pop figürlerinden biriyken 2011’deki ölümünden sonra Savile hakkında, onu çocuklara karşı cinsel istismarla suçlayan yüzlerce iddia kamuoyuna duyuruluyor. Yani kötü birisi.) kılığında karşımıza çıkan enfekte öldüren Power Rangers’lar da bir hayli aklımda kaldı.

28 Years Later İncelemesi Sonucunda

2025 yılında izlediğim filmler arasında (2025 filmlerinde birçok eksiğim olduğunu göz önüne alanızı isterim.) en beğendiklerimden biri oldu. Oyunculuklar, görsellik, duygusallık, iğrençlik her şeyi aldığım bir filmdi. 28 Yıl Sonra’nın en büyük başarısı, filmin sonunda hem izleyici hem de kahraman için hayatta kalmanın daha az öncelikli olması ve bunun yerine keşfetme arzusu tarafından gasp edilmesidir. Filmi hem serinin kendisi hem de tür açısından tanıdık olandan uzaklaştırarak, hikayenin taze bakış açısı izleyicileri yemyeşil manzaralar ve garip karakterlerle cezbediyor. Bir kafatası kulesinin dibinde parçalanmış ve kan içinde olan Fiennes’in Shakespeare şakaları yapması, Ryding’in farklı bir gezegende yaşayabilecek bir çocuğa bir iPhone’u tarif etmeye çalışması kadar iyi. Bu, vahşi doğaya atılan ilk adım gibi hissettirmeyi amaçlayan bir film için bir nimet, genç kahramanını hem sıradan hem de tüyler ürpertici derecede çılgın bir ölüm gerçeğiyle ve yaşam olasılıklarıyla yüzleştiriyor.

28 Years Later incelemesi yazımızı okuduysanız, artık bu filmin yalnızca bir zombi geriliminden ibaret olmadığını biliyorsunuzdur. Karanlık atmosferi, politik alt metinleri ve karakter odaklı anlatımıyla türün ötesine geçen bir devam filmiyle karşı karşıyayız.

Diğer yazılarım için tıklayın!!

Memento Mori, İyi Seyirler!

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir